BIST
EURO
DOLAR
ALTIN
PETROL
FAİZ
Haber Merkezi 6 saat önce
habermerkezi #politika

MHP'li Yönter: Enerji yoksa üretim durur, üretim durursa refah azalır, kalkınma sekteye uğrar

MHP Genel Başkan Yardımcısı İzzet Ulvi Yönter, ''Enerji yoksa üretim durur, üretim durursa refah azalır, kalkınma sekteye uğrar.'' dedi

MHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili İzzet Ulvi Yönter, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının bağlı ve ilgili kuruluşlarının bütçeleri üzerinde konuştu.

MHP'li Yönter'in konuşması şu şekilde;

Enerji ve tabii kaynaklar alanında temel hedefin Türkiye Yüzyılı'nda insan ve çevreyi merkeze alan, enerji ve madencilikte dönüşümü gerçekleştirmiş, kaynak ve teknolojide net ihracatçı bir ülke olduğunu bizzat Sayın Bakan Komisyon çalışmaları esnasında açıklamıştı. Bu hedef doğru ve tutarlı bir hedeftir ve Türkiye'mizin enerjide tam bağımsızlık mücadelesini de inşallah tahkim edecektir.

Bugün dünya siyasetinin, ekonomisinin ve güvenlik mimarisinin merkezinde tek bir kavram yer alıyorsa o da enerjidir. Artık biliyoruz ki enerji, yalnızca fabrikaların çarklarını döndüren, evlerimizi aydınlatan bir araç değildir. Ülkelerin kaderini tayin eden, küresel dengeleri etkileyen, uluslararası ilişkilerin rotasını çizen en stratejik unsurdan bahsediyoruz. Ekonomik büyümenin, üretimin, ihracatın temelinde hiç şüphesiz enerji vardır. Enerji yoksa üretim durur, üretim durursa refah azalır, kalkınma sekteye uğrar. Bu nedenle, enerji, çağımızın en kritik millî güç unsurlarından biri hâline gelmiştir ancak unutulmamalıdır ki hiçbir ülke enerjide tamamen kendi içine kapanık değildir, her ülke az ya da çok dış bağımlılığa maruzdur. Bu bağımlılık yalnızca ithalat rakamlarıyla da sınırlı değildir, küresel fiyat dalgalanmalarından yeni teknolojilere, emisyon politikalarından jeopolitik krizlere kadar birçok faktör ülkeleri birbirine bağlamaktadır. İşte tam da bu nedenle enerji uluslararası siyasetin merkezinde yer almaktadır. Devletler enerji yollarını korumak için ittifaklar kurmakta, enerji kaynaklarına erişim için rekabet etmekte, zaman zaman gerilimlerin ve çatışmaların içine sürüklenmektedir. Tarih bize gösteriyor ki sanayi devriminden bu yana yaşanan pek çok savaşın arka planında enerji kaynakları sessiz bir aktör olarak yerini almıştır. Bugün dünyada enerjiye olan talep her geçen gün artarken kaynakların sınırlı olması ülkeleri kendi stratejilerini gözden geçirmeye zorlamaktadır çünkü hepimiz ve herkes bilir ki olmayan enerji en pahalı enerjidir. Bu nedenle enerji arzını güvence altına almak artık yalnızca bir ekonomik hedef değil, aynı zamanda bir millî güvenlik meselesidir. Tam bağımsızlığın temel unsurlarından biri hiç kuşkusuz enerjidir. Bu alanda güçlü olan ülkelerin küresel arenada daha da güçlü konuma sahip olduğu açıktır ve ortadadır. Nitekim devletler geleceklerini güvence altına almak, enerji bağımsızlıklarını pekiştirmek ve halklarının refahını dışa bağımlılığa bırakmamak için tüm imkânlarını seferber etmektedir.

Yeri gelmişken, enerji mimarisi konusundan da kısaca bahsetmek lazımdır. "Enerji mimarisi" bir ülkenin veya bölgenin enerji üretimi, iletimi, dağıtımı, tüketimi ve enerji güvenliği politikalarının bütününü ifade eden, yapısal düzeni tanımlayan bir kavramdır. Daha basit bir ifadeyle, bir ülkenin enerji sisteminin nasıl kurulduğunu, nasıl işlediğini ve hangi stratejik temeller üzerine oturduğunu anlatır. Enerji mimarisi şu unsurları kapsar: Enerji kaynaklarının yapısı; petrol, doğal gaz, kömür, nükleer, yenilenebilir enerji gibi kaynakların çeşitliliği ve kullanım oranları; altyapı, boru hatları, elektrik şebekeleri, rafineler, sıvılaştırılmış doğal gaz terminalleri, depolama tesisleri, arz güvenliği politikaları, enerjinin kesintisiz, uygun maliyetli ve güvenli şekilde sağlanması, enerji piyasası ve düzenlemeleri, piyasa işleyişi, fiyatlandırma, rekabet ve devlet politikaları, bölgesel ve uluslararası bağlantılar, enerji koridorları, ticaret hatları, ortak projeler, teknoloji ve dönüşüm süreçleri, yenilenebilir enerji teknolojileri, akıllı şebekeler, enerji verimliliği, hidrojen ve depolama teknolojilerdir. "Enerji mimarisi" yalnızca fiziksel altyapıyı değil, aynı zamanda, politik, ekonomik ve stratejik unsurların bütününü kapsayan bir çatı kavramdır.

Takdir ve kabul edersiniz ki Türkiye'nin dış ticaret dengesi üzerinde en belirleyici unsurların başında, olumsuz anlamda, maalesef enerji ithalatı gelmektedir. Her ne kadar son yıllarda yeni enerji kaynaklarının keşfi ve yenilenebilir enerji yatırımlarındaki artış sayesinde enerji kaynaklı dış ticaret açığında belirli bir iyileşme sağlanmış olsa da ülkemiz hâlen enerji ürünleri için küresel piyasalara bağlı olarak yıllık yaklaşık 70-75 milyar dolar seviyesinde bir enerji faturasına katlanmak durumundadır.

Cari açığın büyük bölümünün enerji ürünlerinden kaynaklandığı görülmektedir. Bu durum, enerji arzında dışa bağımlılığın ekonomik kırılganlık yaratmaya devam ettiğine de işaret etmektedir.

Türkiye'nin enerji kaynaklı cari açığını azaltabilmesi için Milliyetçi Hareket Partisi olarak düşüncemiz şunlardan ibarettir:

1) Yerli ve yenilenebilir enerji kapasitesinin artırılması.

2) Enerji verimliliği uygulamalarının sanayi, ulaşım ve binalar başta olmak üzere tüm sektörlerde yaygınlaştırılması.

3) Rüzgâr, güneş ve jeotermal gibi yerli kaynaklara yapılan yatırımların hızlandırılması.

4) Enerji depolama teknolojileri ve akıllı şebeke modernizasyonuna öncelik verilmesi.

5) Nükleer enerji projelerinin güvenli ve planlı şekilde devreye alınması.

6) Doğal gaz ve petrol tedarikinde uzun vadeli kontrat çeşitliliğinin artırılması.

Ve son olarak, sıvılaştırılmış doğal gaz altyapısının güçlendirilmesi ve Türkiye'nin bölgesel enerji ticaretinde daha etkin rol alması konusunda stratejik bir önem taşımaktadır. Bu politika adımlarının eşgüdüm içinde uygulanması, Türkiye'nin enerji faturasını azaltarak dış ticaret açığının düşürülmesine ve makroekonomik istikrarın güçlenmesine önemli katkı sağlayacaktır. Enerji arz güvenliğinin sağlanması, dışa bağımlılığın azaltılması ve rekabetçi bir enerji piyasasının oluşturulması ülkemizin orta ve uzun vadeli kalkınma hedefleri açısından kritik önemdedir.

Üzerinde durmak istediğim bir diğer mühim kavram enerji diplomasisidir. Enerji diplomasisi; devletlerin enerji kaynaklarını, enerji ticaretini ve enerji teknolojilerini dış politika araçları olarak kullanılmasıyla şekillenen bir diploması türüdür. Bu yaklaşım sayesinde ülkeler hem kendi enerji arz güvenliğini güçlendirmekte hem de uluslararası ilişkilerde müzakere kapasitelerini artırmaktadır. Petrol ve doğal gaz boru hatlarının güzergâhları, uzun vadeli tedarik anlaşmaları, yenilenebilir enerji alanında kurulan ortaklıklar ve nükleer enerji iş birlikleri enerji diplomasisinin temel bileşenlerini oluşturmaktadır. Küresel enerji lojistiğinin uluslararası siyasetin görünmez belirleyicilerinden biri hâline gelmesi, enerji konusunun devletlerin stratejik hesaplamalarındaki ağırlığını her geçen gün artırmaktadır. Türkiye; Avrupa, Asya ve Afrika kıtalarının kesişim noktasında yer alması nedeniyle Avrupa'nın başlıca doğal gaz üretim bölgelerine açılan kritik bir enerji geçiş koridoru konumundadır. Hazar bölgesi, Orta Doğu, Doğu Akdeniz gibi önemli gaz kaynaklarına yakınlığıyla Türkiye, Avrupa Birliği için tedarik güvenliğini güçlendiren stratejik bir avantaja sahip aktör ülke konumundadır. Bu jeopolitik konum, Avrupa Birliğinin kaynak çeşitliliğini artırarak dışa bağımlılığının azalmasına, ayrıca ve daha önemlisi Türkiye'nin bölgesel enerji piyasalarındaki etkinliğin yükseltilmesine önemli bir destek vermektedir. Türkiye'nin üretici ve transit ülkelerle yürüteceği etkin enerji diplomasisi, Avrupa Birliğinin gaz arz güvenliğinin sürdürülebilirliği açısından da önem taşımaktadır. Bu diplomasi kapsamında üretici ülkelerle uzun vadeli ticari ilişkilerin güçlendirilmesi, transit ülkelerle altyapı ve lojistik iş birliklerinin geliştirilmesi, enerji projelerinde çok taraflı platformlara aktif katılım, bölgesel iş birliğini artırarak Avrupa'ya yönelik gaz tedarik zincirinin daha dayanıklı hâle gelmesine de imkân tanıyacaktır. Türkiye'nin doğal gaz ticaret merkezi olma hedefi Avrupa Birliği enerji piyasaları ve ihracatçı ülkeler açısından önemli fırsatlar sunmaktadır. Bu hedef doğrultusunda, Avrupa ülkelerine daha fazla tedarik ve güzergâh seçeneği sağlanacak, bölgesel gaz piyasasında rekabet artacak, Türkiye'nin gücü artacak, fiyat oluşum mekanizmaları daha şeffaf ve esnek hâle gelecektir, böylece Avrupa Birliği tüketicileri için daha uygun fiyat ve daha güvenli tedarik şartlarının oluşması da mümkün olacaktır.

Türkiye'nin stratejik coğrafi konumu ve geliştirdiği enerji diplomasisi Avrupa Birliğinin enerji arz güvenliği açısından önemli bir tamamlayıcı unsur niteliği taşımaktadır. Bu çerçevede, Türkiye, gelecekte yalnızca bir transit ülke değil aynı zamanda bölgesel bir enerji ticaret merkezi ve stratejik enerji ortağı olarak Avrupa enerji sisteminin istikrar ve güvence içinde varlığının yüksek stratejik merkezi olmaya da adaydır. Türkiye'nin doğal gaz arz güvenliğini güçlendirmesi ve tedarik esnekliğini artırması için mevcut boru hattı kapasitesine ek olarak sıvılaştırılmış doğal gaz altyapısına yönelik yatırımların artırılması ayrıca stratejik değerdedir. Bu kapsamda kara sıvılaştırılmış doğal gaz terminallerinin kapasite artırımları, yeterli sayıda yüzer sıvılaştırılmış doğal gaz depolama ve yeniden gazlaştırma ünitesinin temini, yine sıvılaştırılmış doğal gaz tedarik zincirine entegrasyonu destekleyecek liman ve depolama altyapısı yatırımları Türkiye'nin farklı coğrafyalarından temin edeceği gaza daha fazla imkân sağlayacaktır. Gelişmiş sıvılaştırılmış doğal gaz altyapısı özellikle talebin arttığı kış dönemlerinde veya beklenmeyen tedarik kesintilerinde arz talep dengesinin daha etkin yönetilmesini, fiyat oynaklığının azaltılmasını, doğal gaz piyasasında operasyonel esnekliğin artırılmasını da mümkün yapacaktır.

Bu aşamada şu sorunun cevabını aramak durumundayız, o soru da şudur: Türkiye neden doğal gazda enerji merkezi olmalıdır? Türkiye'nin mevcut durumda üstlendiği transit ülke rolü doğal gazın üretici bölgelerden Avrupa'ya taşındığı güzergâh ülkesi olmasını ifade etmektedir. Bu model, daha düşük maliyetli ve nispeten düşük riskli, stratejik açıdan önemli ancak ekonomik getirisi sınırlı bir yapı sunmaktadır. Transit rolünde Türkiye boru hatlarının geçtiği bir ülke olarak kritik jeopolitik konuma sahip olmakla birlikte gazın fiyatlandırılması, ticareti ve bölgesel dağıtım üzerinde tam yetkiye sahip değildir yani transit ülke modeli Türkiye'nin enerji piyasalarındaki etkinliğini sınırlandırmaktadır. Enerji merkezi olmak demek Türkiye'nin yalnızca gazı transit eden bir ülke olmasının ötesine geçmek demektir. Doğal gazı depolayan, farklı kaynaklardan gazı alım satım işlerine tabi tutan, bölgesel piyasalara fiyat referansı oluşturan, tedarik çeşitliliğini artırarak piyasa derinliğini sağlayan bir bölgesel enerji ticaret noktası hâline gelmesini ifade etmektedir. Bu model, Türkiye'nin bölgesel enerji dengelerinde etkisini artıracak, uluslararası müzakerelerde daha güçlü bir pazarlık pozisyonu yaratacak, enerji piyasasında ekonomik değer üretimini artıracak, Avrupa Birliği başta olmak üzere çevre pazarlara yönelik arz güvenliğini destekleyecek, ülkeyi enerji fiyatlamasında söz sahibi bir aktör konum hâline getirecektir. Bu sebeple, enerji ticaret merkezi olma hedefi gecikmeksizin Türkiye'nin stratejik öncelikleri arasına alınmalıdır. Bu hedefi destekleyen altyapı yatırımları, piyasa düzenlemeleri ve çok boyutlu enerji diplomasisi adımları hızla hayata geçirilmelidir.

Sayın Alparslan Bayraktar Bey'in de ekibiyle beraber bunu sağlayacağından yürekten eminiz ve başarılar diliyoruz. Türkiye'nin değişen küresel enerji dinamiklerine uyum sağlayarak hem transit ülke konumunu sürdürmesi hem de enerji ticaret merkezi olma hedefini eşzamanlı olarak ilerletmesi maksimum stratejik ve ekonomik fayda sağlayacaktır. Bu ikili yaklaşım, tedarik güvenliğini artıran çoklu güzergâh yapısını, piyasa derinliği oluşturan ticaret ve depolama kapasitesini, bölgesel enerji diplomasisini destekleyen stratejik esnekliği bir araya getirerek Türkiye'nin enerji piyasalarındaki etkinliğini önemli ölçüde yukarı çekecektir.

Süremin azalıyor olması nedeniyle konuşmamın bu bölümünde özellikle nükleer enerji konusuna kısaca temas etmek istiyorum: En genel anlamıyla nükleer enerji "Atom çekirdeğinde gerçekleşen fisyon veya füzyon reaksiyonları sonucu ortaya çıkan yüksek yoğunluklu enerji." olarak tanımlanmaktadır. 2025 yılı itibarıyla 31 ülkede 416 reaktör işletmede, 15 ülkede 62 reaktör inşa hâlindedir. Nükleer enerji, dünya elektrik arzının yaklaşık yüzde 10'unu sağlamaktadır. Ülkelerin nükleer enerjiden elektrik üretim oranları Fransa'da yüzde 67, Slovakya'da yüzde 60, Belçika'da yüzde 57, Macaristan'da yüzde 47, Güney Kore'de yüzde 30, Amerika Birleşik Devletleri'nde yüzde 18 seviyesindedir. Yeni reaktör inşasında Çin açık ara şu anda lider bulunmaktadır. Çin'de devam eden reaktör sayısı 29'dur. Amerika Birleşik Devletleri ise 100 bin megavata yaklaşan kurulu gücüyle toplam kapasite açısından dünyanın en büyük nükleer ülkesi olmayı sürdürmektedir. Güncel projeksiyonlarda küçük modüler reaktörler ve dördüncü nesil reaktörler nükleer enerjiyi daha güvenli, ekonomik ve çevreyle uyumlu bir noktaya taşımayı amaçlamaktadır. Uluslararası Enerji Ajansı 2050 karbon nötr hedefleri için nükleer enerjinin küresel elektrik üretimindeki payının yüzde 10'dan yüzde 18'e yükselmesi gerektiğini ifade etmiştir.

Türkiye'de nükleer enerjiye yönelik çalışmalar bildiğiniz gibi 1955 yılında Barış İçin Atom Programı kapsamında başlamıştır. 1990'lar ve 2000'lerde yapılan ihalelerin iptaliyle süreçler uzamış, Türkiye 21'inci yüzyılda somut adımlar atmaya çalışsa da yeterli olmamıştır. Türkiye'nin ilk nükleer güç santrali olan Akkuyu 2010 yılında Türkiye ile Rusya arasında imzalanan devletler arası anlaşmayla resmîleşmiştir, yap-sahip ol-işlet modeliyle inşa edilen santral, her biri 1200 megavat gücünde, 4 VVER-1200 reaktöründen oluşacak ve toplam kapasitesi 4800 megavat olacaktır. 2024 itibarıyla ilk ünitede inşaat yüzde 85 oranında tamamlanmış olup 2026'nın ilk çeyreğinde devreye alınması planlanmaktadır. Akkuyu'nun ardından Sinop ve İğneada projeleri gündemde olsa da takip ettiğimiz kadarıyla henüz kesin inşaat aşamasına geçilememiştir. Bildiğimiz kadarıyla Sinop projesi için Japonya'nın çekilmesiyle alternatif arayışına geçilmiş, İğneada'da Çin'le görüşmeler herhâlde -öyle değil mi Sayın Bakanım- devam etmektedir. Biz...

Sürem bitiyor... Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının, bağlı kuruluşların 2026 yılı merkezî yönetim bütçesinin hayırlı olmasını diliyorum. Sayın Bakanımızı ve Enerji Bakanlığının bütün bürokratlarını gönülden tebrik ediyorum.

Kaynak: Haber Merkezi

AK Parti Genel Sekreteri İnan'dan Şehzadeler Belediye Başkanı Durbay'a "geçmiş olsun" mesajı

AK Parti Genel Sekreteri İnan'dan Şehzadeler Belediye Başkanı Durbay'a...

defaultuser.png
Haber Merkezi
1 hafta önce
Diyanet İşleri Başkan Yardımcılığına atananlar görevine başladı

Diyanet İşleri Başkan Yardımcılığına atananlar görevine başladı

defaultuser.png
Haber Merkezi
2 ay önce
Bakan Yumaklı, Birleşmiş Milletler Avrupa Ekonomik Komisyonu İcra Sekreteri Tatiana Molcean ile görüştü

Bakan Yumaklı, Birleşmiş Milletler Avrupa Ekonomik Komisyonu İcra Sekr...

defaultuser.png
Haber Merkezi
1 ay önce
Bakan Fidan, Suriye halkının 8 Aralık Hürriyet Günü'nü kutladı

Bakan Fidan, Suriye halkının 8 Aralık Hürriyet Günü'nü kutladı

defaultuser.png
Haber Merkezi
5 gün önce
Türkiye'de geçen yıl yükseköğretim mezunlarının beyin göçü oranı yüzde 2 oldu

Türkiye'de geçen yıl yükseköğretim mezunlarının beyin göçü oranı yüzde...

defaultuser.png
Haber Merkezi
1 ay önce