MHP'li Osmanağaoğlu: Gelen Türk asrıdır
MHP Genel Sekreter Yardımcısı ve İzmir Milletvekili Tamer Osmanağaoğlu, ''Milliyetçi Hareket Partisi ve Türk milliyetçileri hayatın her döneminde dimdik durmuş, eğilmemiş, bükülmemiş, üzerlerinden tankların geçtiği zaman bile iradesinden hiçbir dönem vazgeçmemiştir.'' dedi
20.12.2025 21:18
MHP Genel Sekreter Yardımcısı ve İzmir Milletvekili Tamer Osmanağaoğlu, 2024 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi'nin 4'inci maddesi üzerine konuştu.
MHP'li Osmanağaoğlu'nun konuşması şu şekilde;
2026 yılı bütçe görüşmelerinin sonuna yaklaştığımız bugünlerde bölgesel ve küresel gelişmelerin hız kesmeden devam ettiğine şahitlik etmekteyiz. Barış mimarisinden uzak yaklaşımlar birbirini kovalamakta, karmaşadan beslenen bitmek bilmeyen ihtirasları, siyasi buhranları tetiklemekte, ortaya çıkan siyasi buhran ise âdeta insanlığın can çekiştiği hadiselerin doğuşuna sebep olmaktadır. Karadeniz'de devam eden çatışma çıkmazı, güney sınırlarımızda sürdürülmeye çalışılan gerilim sarmalı elbette ülkemizi etkilemekte, yurdumuzda da benzer hadiselerin çıkması için avucunu ovuşturanların heveslenmesi beklenmektedir. Diğer yandan, Türkiye'nin hak ederek kazandığı bu özelliğini törpülemeye çalışanların sabotaj ve Türkiye'yi istikrar rotasından saptırma girişimleri de eksik olmamaktadır. Tüm bu sabotaj girişimlerinin köküne baktığımızda ise aynı insan tipolojisiyle karşılaşmak -üzülerek ifade etmek isterim ki- oldukça can sıkıcıdır. Evet, bugüne kadar edindiğimiz tüm tecrübelere rağmen memleketin sorunlarının çözümünü Batılı ülkelere hizmet teklif etmekte arayan ve taassup döngüsünden çıkamayan hayret verici davranışların yüzsüzlüğü ziyadesiyle can sıkıcıdır. Biliyoruz ki Türk milletine yabancı pencerelerden bakıp kehanette bulunmayı gelişimin göstergesi kabul edenlerin, tarihsel kodlamalarını başkasının ajandasıyla yapıp geleceğin şifresi olarak pazarlayanların bu topraklara verebileceği hiçbir katkı yoktur. Konforlu alanlarından çıkmayı hiç düşünmeyenlerin, dünyada olup bitene gözlerini kapatıp kulaklarını tıkayanların, teamüllerinden ve tarihin kazandırdığı tecrübelerden ders çıkarmayanların Türk milletine yönelen kötülük fırtınasının gözü, kulağı ve dili oldukları bir gerçektir. Elbette bu tespitin kapsamını sadece kendisini siyasetçi olarak tanımlayan belli bir zümreyle kısıtlamak eksik kalacaktır. Türkiye Cumhuriyeti'ni ayakta tutacak millî sentezlerini oluşturmak şöyle dursun, bu yönde atılan adımları itibarsızlaştırmak için hiçbir fırsatı kaçırmayanların hedef birlikteliklerini gizlemediği sözde bazı aydınları bu kapsamın dışında tutmak elbette mümkün değildir. Her ne kadar dün olduğu gibi bugün de ya topyekûn inkârcılığı ya topyekûn teslimiyetçiliği ya da uşaklığı tercih etme eğilimlerinde ısrar edenler eksik olmasa da şükürler olsun ki bağımsızlığını korumak için verdiği savaşlarla diğer toplumlara örnek olan Türk milleti bugün de terörsüz Türkiye sürecini sahiplenmek suretiyle gösterdiği istiklalini koruma direnciyle dimdik ayaktadır. Türk ve Türkiye Yüzyılı'nı cihan ölçeğinde tahakkuk ettirme gayesi taşıyan Türk milletinin yaklaşan tehlikelere karşı duyarsız kalmasını beklemek, terörsüz Türkiye ülkümüzün bir tercihten öte gerçekleşmesi ötelenemez bir hedef olduğunu görmezden gelmesini temenni etmek, bu buhranın ötesinde âdeta cinnet geçiren beşeriyete karşı sessiz kalmasını beklemek, çevresinde yaşanan hadiselerin tarihî, coğrafi ve iktisadi manalarını yok sayarak salt sloganlarla ve genetiğine aykırı statik bir tavırsızlıkla karşılaşmasını beklemek boş bir beklentidir Tecrübelerimiz göstermektedir ki merkeze adaleti, hakkaniyeti ve sağduyuyu almış, kilitlerini sökmüş, sosyal hukukunu sağlamlaştırmış, askerî caydırıcılığını pekiştirmiş ve elbette, güçlü ekonomisiyle cazibe merkezi hâline gelmiş daha güçlü bir Türk devleti tahayyülü bugün bu coğrafyanın ertelenemez ihtiyacıdır.
Elbette, Türkiye'de yaşanan ekonomik gelişmeler bazı uluslararası aktörlerin yegâne karar verici edasıyla sürdürdükleri politikaların etkisinden ari düşünülemeyecektir. Maceraya atılmayı teşvik eden, müphem ve muammaya davetiye çıkaran tehlikeleri ortadan kaldıran Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle mutlu millet, güçlü devlet, huzurlu gelecek idealine her gün yaklaştığımız inkâr edilemeyecektir. Ancak, yine de ifade etmem gerekir ki bu sürecin çok daha sağlam ve kucaklayıcı bir anlayışla ilerlemesi ekonomik refahın iyileştiğinin toplumun bütün katmanlarında hissedilmesiyle daha da mümkün hâle gelecektir. Evet, önümüzdeki tablo ekonomik olarak güçlü bir süreçten geçtiğimizi göstermekte, ekonomik ve toplumsal refahı yükselmiş bir Türkiye'nin uzakta olmadığını haber vermektedir. Küresel çalkantılarla ortaya çıkan zorlukları göğüsleyen, bölgesel gelişmelerin sebep olduğu ekonomik türbülansları fırsata çevirmesini bilen Türkiye'nin bu zorlukları fırsata çevirerek aşacağından hiç şüphem yoktur. Ekonomide istikrarı sağlamak, tek haneli enflasyon rakamlarına kalıcı bir şekilde ulaşmak uzak bir hedef değildir. Bu manada istihdam ve katma değer sağlayan, üretken yatırımların ivme kazanacağı bir dönemin içinde olduğumuz da elbette ortadadır. Harcama disiplinine sadık kalınan, fiyat istikrarının sağlanması için alınan kararlara riayet edilen, sürdürülebilir büyüme hedeflerinden sapmayan politikaların icra edildiği de inkâr edilemeyecektir. Öyle ki, savaşların, çatışmaların, küresel siyasi krizlerin, fütursuz akılların teşviki, askerî gelişmelerin, tedarik zincirlerinin koptuğu bir dönemin gölgesinde oradan oraya savrulan, ekonomilerini ayakta tutmak için heybelerini boşaltan devletler gözümüzün önünde dururken, son beş yıldır sürekli büyüyen, ekonomisiyle sağlam adımlar atan, 2024'te yüzde 3,3, 2025'te yüzde 3,7 büyürken, 2026 yılında yüzde 3,8 büyüme hedefine yaklaşan Türkiye doğru bir yolda yürümektedir. Tüm bunların yanında, tam yirmi dokuz aydır tek haneli işsizlik oranlarını yakalayan, sadece 2024 yılında istihdam sayısı 988 bin olan, istihdam oranı ise 1,2 puan yükselen bir Türkiye görmek hepimiz için umutlandıran bir gelişmedir. 2025 yılı verilerine dair beklentiler arasında dikkat çeken iyileşmelerden bir diğeri de işsizlik oranının yüzde 8,7'den yüzde 7,8'e gerileyeceğinin öngörülmesidir. İhracat oranlarıyla ilgili dış talebi işaret edip ihracat rekorlarının dönemsel olduğu iddiasında bulunanların aksine dış talepteki azalmaya rağmen ihracatımızın yeni rekorlar kırması da elbette ki sevindiricidir. 270 milyar dolara aşan ihracatımızın yanında ülkemizin turizmde dünya 4'üncülüğüne yükselmesi ve turizm sektöründen 60 milyar doların üzerinde gelir elde etmesi de görmezden gelinmeyecek gelişmelerdir.
Mesela, Türkiye'nin Avrupa Birliği tanımlı borçluluk oranı AB ülkelerinin ortalamasının yüzde 25'i düzeyinde olması güçlü ekonomimizin de bir göstergesidir. 2024 yılında enflasyon oranı yüzde 44,4 iken 2025 yılı enflasyon oranının ise yüzde 30 seviyesine inmesi beklenmektedir. 2026 ve 2027 hedeflerine ulaşılması için ve elbette kalıcı, istikrarlı ve tek haneli enflasyon oranının yakalanabilmesi için bu kararlılığın devam etmesi önem arz etmektedir.
Etiketler:
Kaynak:
Haber MerkeziYorumlar (0)
İlgili Haberler

Son Haberler
Dışişleri Bakanı Fidan, ABD'deki temaslarını değerlendirdi
MHP'li Küçük: Biz, dün Başbuğ'umuzun arkasında nasıl ölümüne durduysak bugün liderimizin de arkasında aynı şekilde duracağız
MHP'li Işıkver: Emekli ve çalışanlara iyileştirme yapılmalı
MHP ile TÜGŞAV şehit ailelerine yönelik etkinlik düzenledi